Öfkeden Bağırmak
- volkanhocam
- 10 Eyl
- 3 dakikada okunur
"💢 Öfkeden Bağırmak",
`Öfkelenince neden bağırırız? Bu sorunun cevabı, insanlık tarihinin en derin hikmetlerinden birini barındırır. Hintli bir ermiş, öğrencileri ile birlikte Ganj nehri kenarında yürürken, birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Bu manzara karşısında öğrencilerine dönüp çok önemli bir soru sormuş: "İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?" Öğrencilerden biri hemen cevap vermiş: "Çünkü sükûnetimizi kaybederiz." Bu mantıklı görünen cevaba rağmen ermiş tatmin olmamış ve daha derin bir soru sormuş: "Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?" Bu soru karşısında öğrencilerden ses çıkmayınca, ermiş hayatın en önemli derslerinden birini anlatmaya başlamış. "İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır" demiş ermiş. "Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir." Bu açıklama, öfkenin sadece bir ses yükseltme meselesi olmadığını, aslında kalpler arası mesafenin bir göstergesi olduğunu ortaya koyuyordu. Ermiş sözlerine devam ederek karşıt durumu da açıklamış: "Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır." Bu basit ama derin gözlem, sevginin kalpler arasındaki mesafeyi nasıl kapattığını gösteriyordu. Ermiş daha da ileri giderek sevginin derinleşmesiyle ne olduğunu anlatmış: "Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır." Bu seviyede kalpler o kadar yakındır ki, yüksek sesle konuşmaya gerek kalmaz. Fısıltı bile yeterlidir çünkü mesafe neredeyse hiç yoktur. Ermiş en derin sevgi halini şöyle tarif etmiş: "Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir." Bu seviyede kalpler o kadar yakındır ki, kelimeler bile gereksizdir. Sadece bir bakış, tüm duyguları ve düşünceleri aktarmaya yeter. Bu durum, sevginin en yüce halini temsil eder. Ermiş bu derin öğretiyi verdikten sonra, öğrencilerine en önemli tavsiyesini vermiş: "Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun." Bu tavsiye, ilişkilerdeki en kritik noktayı vurguluyordu. Öfke anlarında söylenen sözler, kalpler arasındaki mesafeyi artırabilir ve bu mesafe geri döndürülemez hale gelebilir. Ermiş son uyarısını da yapmış: "Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz." Bu sözler, öfke anlarında dikkatli olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Çünkü bazı sözler ve davranışlar, kalpler arasındaki mesafeyi o kadar artırabilir ki, bu mesafe bir daha kapatılamayabilir. Bu hikaye, insan ilişkilerinin en temel dinamiklerinden birini açıklıyor. Öfke, sadece bir duygu değil, aynı zamanda kalpler arası mesafenin bir göstergesidir. Bağırmak, bu mesafeyi kapatma çabasıdır ama paradoks olarak mesafeyi daha da artırır. Sevgi ise tam tersine, kalpleri birbirine yaklaştırır ve iletişimi kolaylaştırır. Ermişin öğretisi, günlük hayatımızda karşılaştığımız birçok durumu anlamamıza yardımcı olur. Aile içi tartışmalar, arkadaşlık ilişkileri, iş yerindeki çatışmalar - hepsinde aynı dinamik işler. Öfkelendiğimizde bağırırız çünkü kalplerimiz uzaklaşmıştır. Sevdiğimizde ise fısıldaşırız çünkü kalplerimiz yakındır. Bu öğreti aynı zamanda empati kurmanın önemini de vurgular. Birisi bize bağırdığında, onun öfkeli olduğunu değil, kalbinin bizden uzaklaştığını anlamamız gerekir. Bu durumda karşılık olarak bağırmak yerine, kalpler arası mesafeyi kapatmaya odaklanmalıyız. Ermişin hikayesi, binlerce yıldır insanlığın karşılaştığı temel bir soruna ışık tutar. İletişim sadece kelimelerle değil, kalplerin durumu ile de ilgilidir. Öfke anlarında söylediğimiz sözler, kalplerimizi birbirinden uzaklaştırabilir ve bu uzaklık bazen geri döndürülemez hale gelebilir. Bu nedenle, tartışma anlarında sadece haklı olmaya değil, kalplerimizi yakın tutmaya da odaklanmalıyız. Çünkü haklı olmak önemlidir ama sevdiklerimizi kaybetmek hiçbir haklılığa değmez. Ermişin öğretisi, modern psikolojinin de desteklediği bir gerçeği ortaya koyar: İletişim, sadece bilgi aktarımı değil, duygusal bağlantı kurma sürecidir. Öfke bu bağlantıyı koparırken, sevgi güçlendirir. Bu nedenle, ilişkilerimizde kalplerimizin mesafesine dikkat etmeli ve bu mesafeyi korumak için elimizden geleni yapmalıyız.`,
Yorumlar