top of page

Kıssadan Hisse Sultan Murat

👑 Kıssa'dan Hisse - Sultan Murad Han",

`Sultan Murad Han o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar: "Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?" "Akşam garip bir rüya gördüm." "Hayırdır inşallah?" "Hayır mı şer mi öğreneceğiz." "Nasıl yani?" "Hazırlan, dışarı çıkıyoruz." Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar: "Kimdir bu?" Ahali: "Aman hocam hiç bulaşma, derler. Ayyaşın meyhusun biri işte!" "Nerden biliyorsunuz?" "Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz..." Bir başkası tafsilata girer: "Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine.." Hele yaşlının biri çok öfkelidir. "İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?" Hasılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tedbili kıyafet mollalar kalırlar mı ortada! Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu: "Nereye?" "Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım." "Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem... Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır. Defini tamamlamak gerek." "İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden." "Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha." "Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?" "Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından." "Aman efendim, nasıl kaldırırız?" "Basbayağı kaldırırız işte." "Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması, paklanması var. Tekfini, telkini..." Padişah dinlemez, eğilir cesede. Sanki bu vefatı bekler gibidir. "Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun." Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar... Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından... "Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir... Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!" "Niye?" "Ümmeti Muhammed içmesin diye..." "Hayret..." "Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi. Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi. Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal. Hucceti islam okurdum..." "Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki..." "Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe'yi görmeli..." "Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?" "İşte bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya... Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada..." "Doğru, öyle ya?" "Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. İş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?" "Peki o ne dedi?" "Önce uzun uzun güldü, sonra; Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?" Bu sözler üzerine Sultan Murad Han ayağa kalkar. Vezire döner: "İşte rüyanın hikmeti bu imiş. Allah bize bir ders verdi. Görünüşe aldanmayacağız. Bu adam zahirde günahkâr görünse de, batında ne kadar temizmiş. Biz ise sarayda otururken, o sokakta Allah rızası için çalışıyormuş." Vezir şaşkınlıkla bakar: "Sultanım, bu nasıl olur?" "Olur işte. Bu adam şarap alıp döküyormuş ki insanlar içmesin. Kötü kadınları eve getirip onlara din dersi veriyormuş. Bizim bildiğimiz günah, onun sevabıymış." O gün Sultan Murad Han büyük bir ders aldı. Artık kimseyi görünüşüne göre yargılamayacaktı. Çünkü kalpler ancak Allah'ın bildiği yerlerdi. Bu hikaye, padişaha ve tüm halka büyük bir ibret oldu. Görünüş aldatıcıdır, gerçek her zaman farklı olabilir.`,

Son Yazılar

Hepsini Gör
Faydasız Hayat

🧘 FAYDASIZ BİR HAYAT Zen Hikayesi - Bilgelik ve Şefkat ▶️ Okumaya Başla Faydasız Bir Hayat, bilgelik ve şefkat hakkında bir Zen...

 
 
 
Yeni Lise Arkadaşları

`Zeynep, yaz tatilinin ardından heyecanla yeni liseye başlayacağı günü bekliyordu. Küçüklüğünden beri hayalini kurduğu lise, tam da...

 
 
 
Sokaktaki Anılar

`ANILAR SOKAKTA Eski bir şehre açılan tren camından, Elif'in gözleri eski taş binalarda, sokak lambalarının altında gölgelenen ince...

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page