top of page

İhtiyar Çilingir

`İHTİYAR ÇİLİNGİR


Bölüm 1: Küçük Dükkân


Koyunpazarı'nda bir ufacık dükkân; bir küçük ocak yanıyor, bir ufak çocuk körük çekiyor. İhtiyarlamış, küçülmüş, ak sakallı, küçük yüzlü bir adam, gözünde çifte gözlük, mini mini halkaları ateşte ısıtıp zincir bağlıyordu.


Ne hoş manzara, gözüm ilişti. Dükkânın önünde kaldım. Bir çilingir dükkânı. Ufak kilitler, eski zaman kapı halkaları, rezeler, menteşeler, hayvan zincirleri. Böyle ufak tefek şeyler yapıyor.


Bunlardan pek çok da yapmış, dükkânın ötesine berisine asmış. Bu küçük dükkân, eski zanaatın son kalıntılarından biriydi.


Bölüm 2: İlk Karşılaşma


– Kolay gelsin, usta.

– Kolayı başına gelsin!


Bir tarafa dayanıp durdum. Adamcağız, benimle hiç meşgul olmuyor göründü. Birer tarafı açık, ufak halkalar hazırlamış, bir halka takıp açık tarafını ateşe tutuyor, o hazır oluncaya kadar bir başkasını ateşten çekip ucunu, büyük bir dikkatle kapıyor.


Bir parça büküyor, onu tekrar ateşe verinceye kadar, evvelki hazır oluyor, böylece muntazam çalışıyordu. Bu düzen ve disiplin, yılların verdiği ustalığın göstergesiydi.


Bölüm 3: Sanatın İnceliği


Emin olunuz ki gayet dürüst ve muntazam bir zincir ortaya çıkıyor, bir cilası noksan kalıyordu. Şüphesiz, eski binalarda gördüğümüz o süslü edevat, böyle dükkânlarda, bu nezaketle, bu özenle, bu kanaatle işlenir, yapılırdı.


Sanata böyle dindarca bir bağlılık vardı. Her şeyi inkâr eden bu devre gelmemiş olsaydı, şüphesiz bu güzel şeyler sönüp gitmeyecekti.


Yazıklar olsun o zamana ki bütün kutsal değerleri inkâr ettirmiş, kanaatleri öldürmüş, huzur ve rahatı söndürmüş, demiri kaldırmış, yerine tenekeyi doldurmuştur.


Bölüm 4: Genç Adamın Gelişi


Ben oradayken gençten bir adam geldi. Elinde bir değnek vardı. Demirciye uzattı. Bu değneğin ucuna beş on halka geçirilecek. Bu genç adam, onunla, her sabah akşam bağa giderken eşeği dürtecek.


Demirci anladı, ses çıkarmadı, duvardan üç beş halka aldı, sanatına vakıf bir adam sessizliğiyle değneğe taktı. Ustalığın verdiği güvenle, işini hızla ve özenle yapıyordu.


Lakin, genç adam, demircinin aksine değneğin yan tarafına bir halka daha taktırmak istiyordu. İşte o zaman sorun başladı.


Bölüm 5: Usul Tartışması


Çilingirle aralarında bir konuşma başladı. Çilingir: "Olmaz, bunun usulü böyledir." dedi. Delikanlı usulü bozmakta ısrar ediyordu.


– Canım sen tak. Nene lazım…

– Takılmaz evladım… Ben kırk yıldır bu sanatı işlerim.

– Canım, parasıyla değil mi? Sen takıver, ötesine karışma!


Bu sözler, usta ile müşteri arasındaki temel farkı ortaya koyuyordu. Biri sanatın kurallarını korumaya çalışıyor, diğeri sadece kendi istediğini yaptırmak istiyordu.


Bölüm 6: Sanatın Onuru


İhtiyar, belki ısrar etmeyip takacaktı ancak "parasıyla" sözüne fena hâlde içerledi, daha fazla bir şey demeyerek değneği genç adamın elinden aldı, eski taktıklarını da sökerek iade ettikten sonra:


– Biz para âşıklısı değiliz, var başka yerde yaptır, dedi.


Bu hareket, sanatın para karşısındaki duruşunu gösteriyordu. Usta, sanatının kurallarını hiçbir bedel karşılığında feda etmeyecekti.


Bölüm 7: Düşünceler


Düşündüm kaldım. Para için çalışmadığını iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı. "Filan usta gitti, bu sanatı da götürdü." diyecekler diye, bu dükkânı bekliyordu.


Onun gözünde filan şey filan şekilde yapılır, başka türlüsü sanata saygısızlık olurdu. Bunu yıllarca, belki asırlarca ustalar böyle yapmışlar; öyle ya, onun arkasında bu yolda gelmiş geçmiş ustalar, pirler vardı.


Dükkânlarını Allah'a ibadet eder gibi açıp kapamışlardı. Sanat, onlara sunulmuş bir kerametti.


Bölüm 8: Sanat Halifesi


Evet, bu adam para âşıklısı değildi. O, ustalarının postunda oturur bir sanat halifesiydi. O nasıl derse desin uğraştığı sanatın kendisine emanet olduğunu söyleyen üstatları vardı.


Sanatta söz sahibi olmayan bir adamın, parayla, onu değiştirmeye ne hakkı vardı! Bu soru, geleneksel sanatların modern dünyayla karşılaştığı temel sorunu özetliyordu.


İhtiyar çilingir, sadece bir zanaatkar değil, aynı zamanda bir geleneğin koruyucusuydu. Onun direnci, sanatın kutsallığına olan inancından kaynaklanıyordu.


Son Mesaj: Sanatın Değeri


Bu hikaye, geleneksel sanatların değerini ve ustalarının onlara olan bağlılığını anlatır. Para her şeyi satın alamaz, özellikle de sanatın onurunu. Gerçek ustalar, sanatlarını bir emanet olarak görür ve onu korumak için her türlü fedakarlığı yaparlar. Modern dünyada kaybolmakta olan bu değerler, aslında insanlığın en büyük hazineleridir.`;

Son Yazılar

Hepsini Gör
Faydasız Hayat

🧘 FAYDASIZ BİR HAYAT Zen Hikayesi - Bilgelik ve Şefkat ▶️ Okumaya Başla Faydasız Bir Hayat, bilgelik ve şefkat hakkında bir Zen...

 
 
 
Yeni Lise Arkadaşları

`Zeynep, yaz tatilinin ardından heyecanla yeni liseye başlayacağı günü bekliyordu. Küçüklüğünden beri hayalini kurduğu lise, tam da...

 
 
 
Sokaktaki Anılar

`ANILAR SOKAKTA Eski bir şehre açılan tren camından, Elif'in gözleri eski taş binalarda, sokak lambalarının altında gölgelenen ince...

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page