Bremen Mızıkacıları
- volkanhocam
- 10 Eyl
- 3 dakikada okunur
`BREMEN MIZI KACILARI MASALI
Bir zamanlar, çok çalışmış ama artık yaşlandığı için eskisi kadar iş göremeyen bir eşek varmış. Sahibi onu yeterince beslemiyor, ağır yükler taşıtıyor ama yeterince değer vermiyormuş. Eşek her gün daha da yoruluyor, güçsüzleşiyordu ama sahibi bunun farkında değildi.
Bir gün eşek, artık dayanamayacağını anlamış ve Bremen şehrine gidip mızıkacı olmaya karar vermiş. "Sesim güzel, belki orada müzik yapabilirim" diye düşünmüş. Eşyalarını toplamış ve yola çıkmış.
Yolda yürürken bir köpekle karşılaşmış. Köpek çok üzgün görünüyormuş. Eşek, "Neden bu kadar üzgünsün?" diye sormuş. Köpek, "Yaşlandım, artık avlanamıyorum. Sahibim beni kovdu, ne yapacağımı bilmiyorum" demiş.
Eşek, "Ben Bremen'e gidip mızıkacı olacağım. Sen de gel benimle, belki orada bir şeyler yapabiliriz. Senin de güzel bir sesin var" demiş. Köpek bu teklifi kabul etmiş ve birlikte yola devam etmişler.
Bir süre sonra, yol kenarında ağlayan bir kediyle karşılaşmışlar. Kedi çok perişan görünüyormuş. "Ne oldu sana?" diye sormuşlar. Kedi, "Yaşlandığım için fare avlayamaz oldum. Sahibim artık beni istemiyor ve evden kovdu" demiş.
Eşek ve köpek, kediyi de aralarına almışlar. "Gel bizimle Bremen'e, orada müzik yapabiliriz. Üçümüz birlikte güzel bir grup oluruz" demişler. Kedi de bu teklifi memnuniyetle kabul etmiş.
Daha sonra, bir çiftlikte çok endişeli görünen bir horozla karşılaşmışlar. Horoz, "Ah, ne yapacağım ben!" diye söyleniyormuş. Arkadaşları durumu sormuşlar.
Horoz, "Yaşlandığım için artık sahibime sabahları düzgün ötmüyorum. Bu yüzden yarın beni kesip çorba yapacaklarmış. Kaçmak zorundayım ama nereye gideceğimi bilmiyorum" demiş.
Üç arkadaş, horozu da aralarına almışlar. "Gel bizimle Bremen'e gidelim. Dördümüz birlikte harika bir müzik grubu oluruz" demişler. Horoz, bu teklifi sevinçle kabul etmiş ve dört arkadaş birlikte Bremen'e doğru yola çıkmışlar.
Yol uzun ve zorlu olmuş. Akşam olunca ormanın derinliklerinde bir kulübe görmüşler. Kulübeye yaklaştıklarında içerde ışık yanıyormuş ve bazı sesler duyuyorlarmış. Çok açtılar ve yorgunlardı.
Kulübenin penceresinden içeri baktıklarında, birkaç haydutun büyük bir ziyafet verdiğini görmüşler. Masada türlü türlü yemek vardı ve haydutlar gürültüyle yiyip içiyorlardı. Dört arkadaş, nasıl içeri girip haydutları kaçırabileceklerini düşünmüşler.
Eşek ön ayaklarıyla pencereye yaslanmış, köpek sırtına çıkmış, kedi köpeğin üstüne, horoz da kedinin üstüne çıkmış. Sonra hep birlikte korkunç bir gürültü çıkarmışlar: eşek anırmış, köpek havlamış, kedi miyavlamış ve horoz ötmüş.
Bu korkunç ses karışımını duyan haydutlar çok korkmuşlar. "Bu ne böyle! Ormanın ruhları geldi!" diye bağırarak kulübeden kaçmışlar. Dört arkadaş içeri girmiş ve haydutların bıraktığı yemekleri yemişler.
Karnları doyunca uyumaya karar vermişler. Eşek bahçede saman üzerinde, köpek kapının önünde, kedi ocağın başında ve horoz da damda uyumuşlar. Çok yorgun oldukları için hemen derin bir uykuya dalmışlar.
Gece yarısı haydutlardan biri geri dönmüş. Kulübeye sessizce yaklaşmış ve içeride kimse olmadığını düşünmüş. Karanlıkta ateş yakmak için ocağa gitmiş. Kedinin gözlerini ateş böceği sanarak üfürmeye çalışmış.
Kedi aniden sıçrayıp haydudun yüzünü tırmalamış. Haydut korkuyla kapıya koşmuş ama köpek onu ısırmış. Bahçeye çıkarken eşek onu tekmelemiş. Horoz da damdan "Kukuriku!" diye bağırmış.
Haydut arkadaşlarının yanına koşarak, "Kulübede korkunç bir cadı var! Yüzümü tırmaladı, kapıda bir dev beni bıçakladı, bahçede koca bir canavar beni dövdü ve damda da bir yargıç 'Hırsızı buraya getirin!' diye bağırdı" demiş.
Haydutlar o kadar korkmuşlar ki bir daha kulübeye yaklaşmamışlar. Dört arkadaş kulübede rahat rahat yaşamaya başlamışlar. Bremen'e gitmeye gerek kalmamış çünkü burada çok mutluydular.
Günler geçtikten sonra, bir gün küçük bir kuş yaralı olarak kulübelerinin önüne düşmüş. Dört arkadaş hemen yardım etmişler. Eşek yavru kuşu nazikçe taşıyarak güvenli bir yere götürmüş, kedi onu temizlemiş ve horoz da yiyecek bulmasına yardımcı olmuş. Köpek de kuşu koruyarak bekçilik yapmış.
Küçük kuş, onlara teşekkür ederek uçmuş ve günler sonra yanında bir sürü kuşla geri dönmüş. Kuşlar, dört arkadaşa birçok meyve ve tohum getirmişler ve kulübelerinin etrafında güzel bir şarkı söylemişler.
Böylece, eşek, köpek, kedi ve horoz, kuşlarla arkadaş olmuş ve ormanda daha da mutlu bir yaşam sürmüşler. Artık yalnız değillerdi ve birçok dostları vardı.
Zamanla, hayvanlar kulübelerinin etrafına bir topluluk oluşturmuşlar. Ormandaki diğer hayvanlar da onlara katılmış: tavşanlar, sincaplar, kirpiler ve daha birçok orman hayvanı. Hep birlikte mutlu bir köy kurmuşlar.
Artık herkes birbirine yardım ediyor, birlikte çalışıyor ve huzur içinde yaşıyormuş. Eşek ağır işleri yapıyor, köpek bekçilik ediyor, kedi fareleri kovalıyor ve horoz herkesi sabahları uyandırıyormuş.
Bremen mızıkacıları, yetenekleri ve dostlukları sayesinde sadece kendilerine değil, ormandaki diğer hayvanlara da huzur getirmişler. Kimse artık yalnız ve mutsuz değildi.
Dört arkadaş, haydutların kulübesinde yaşamaya karar vermişler ve Bremen'e hiç gitmemişler. Müzisyen olma hayalleri gerçekleşmese de, daha güzel bir şey bulmuşlardı: gerçek dostluk ve mutlu bir aile.
Mutlu bir şekilde, huzur içinde yaşamışlar ve hayatlarının geri kalanını birlikte geçirmişler. Yaşlılık artık onlar için bir sorun değil, bir deneyim ve bilgelik kaynağı olmuştu.
Bu masal bize gösteriyor ki, bazen aradığımız şeyi beklemediğimiz yerlerde bulabiliriz. Dostluk, yardımlaşma ve birlikte olmak, hayallerimizden bile daha değerli olabilir.`;

Yorumlar