Yonca Kız
- volkanhocam
- 11 Eyl
- 3 dakikada okunur
Yonca Kız
Kale kasabası, killi yamaçlar arasında yükselen büyük bir peribacası üzerine kurulmuş bir Orta Çağ kalesidir. Geçmiş çağlardan kalan bu kalede yaşayan insanlar da, her şeyleriyle o dönemin insanlarına benzemektedirler.
Bir gün, evin hanımının takınmış olduğu tavır yüzünden, Yonca Kız ve anası sabahtan akşama kadar ağladılar. Mehmet Torlak, akşam eve gelip durumu anlayınca, oradan ayrılmaya karar verdiler ve hemen bir mahallede küçük bir ev bulup taşındılar. Ayşe Teyze, olanlara çok üzülmüştü. Mehmet ise, kapıcılığı bırakıp, İbrahim Bey'in fabrikasında çalışmaya başladı.
Fabrika ve oturdukları çevreden insanlar, gecekondu için Boğaziçi sırtlarında bir arazi bulmuşlardı. Herkes oraya hücum ediyordu. Mehmet Torlak da bunlar arasındaydı. Kendisine bir arsa ayarladıktan sonra, sıra evi yapmaya gelmişti. Fakat ne tecrübesi, ne de parası vardı. Fabrikadan bu işlerden anlayan birisini buldu. O kendisine neyi nasıl yapacağını anlattı.
Bu arada, Mehmet'in teyze oğlu olduğunu bilmediği Hatice Hanım, Yonca Kız'ı okula yazdırdı. Yonca Kız okulunu çok sevdi. Arkadaşları ile çok iyi geçiniyor, onlara her konuda yardımcı oluyordu. Arkadaşlarına evdeki hayvanları anlatıyor, onların taklitlerini yapıyordu. Bir gün, birkaç arkadaşını eve getirip, Koca Nine'den izin alarak onları gösterdi de. Çocuklar çok sevinmişler, Yonca Kız'ın arkadaşlarının yanındaki itibarı da artmıştı. Hele hele, Koca Nine'nin öğretmen ve diğer çocukların da gelip gezebileceklerini söyleyince, dünyalar kendilerinin olmuştu.
Hatice Hanım, evin bahçesinin bir bölümünü çocuklar için oyun parkı yapmaya karar verdi. Ancak, bunu hiç kimseye söylemedi. Gonca Ana ve Yonca Kız'ı, kaplıcası olan bir otele, birkaç gün istirahat etmeleri için gönderdi. Bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra çağırdı.
23 Nisan kutlamalarına Yonca Kız ve okulu da katılıyordu. Yarışmada kendi sınıfları birinci olunca çok sevindiler. Ancak, sırada onları bekleyen başka sürprizler de vardı. Öğretmen ve bütün sınıf arkadaşları ile birlikte konağa gidip, oyun bahçesini gördüklerinde sevinçlerinden havalara zıpladılar.
İlkokula başlama günü geldiğinde, Yonca Kız'ın nüfus kağıdı olmadığı ortaya çıkınca, Hatice Hanım, Yonca Kız'ı kendi nüfusuna kaydettirmeye karar verdi. Bunu sadece Ayşe Teyze'ye söyledi. Ayşe Teyze bu kararı evdekilere söyleyince, hem gelini hem de oğlu, çok sinirlenip, olmadık hakareti saydılar. Ayşe Teyze bu duruma çok üzüldü ve Sultan Bacı'yı da yanına alarak, köşkten ayrılıp, Bursa'ya geldi.
Köşktekiler, bu misafirlere çok sevindiler. Hatice Hanım, "Bunların gözü doymaz, zaten Yonca Kız olmasaydı, her şeyimi Kızılay'a bırakacaktım" dedi. Şimdi Yonca Kız'ın iki tane Koca ninesi vardı.
O yaz hep birlikte Uludağ'a tatile çıktılar. Kışın başka güzel olan Uludağ, yazın da bir başka güzeldi. Hatice Hanım, köşkteki maymun ve köpeği de getirtmiş, onlara otelin bahçesinde kalacak yer yaratmıştı. Günler neşe içinde gelip, geçiyordu. Sadece hastalanan Sultan Bacı bir süreliğine aralarından ayrılmak zorunda kalmıştı.
Tatilden döndüklerinde, Yonca Kız artık büyümüştü. Okuldaki başarısı da giderek artıyordu. Öğretmenleri onu çok seviyordu. Hatice Hanım da Yonca Kız'ın eğitimine büyük önem veriyordu. Ona en iyi kıyafetleri aldırıyor, kitaplar alıyor, resim ve müzik dersleri aldırıyordu.
Bir gün Yonca Kız, Hatice Hanım'a "Nine, ben büyüyünce ne olacağım?" diye sordu. Hatice Hanım gülümseyerek, "Sen çok akıllı bir kızsın Yonca. İstediğin her şey olabilirsin. Belki öğretmen olursun, belki doktor, belki de büyük bir sanatçı" dedi.
Yonca Kız bu sözleri duyunca çok mutlu oldu. Artık hayallerini kurmaya başlamıştı. Bazen kendini bir öğretmen olarak hayal ediyor, bazen de büyük bir ressam olarak görüyordu. Hatice Hanım'ın sevgisi ve desteği sayesinde, Yonca Kız kendine güvenen, mutlu bir çocuk olarak büyüyordu.
Sonbahar geldiğinde, Yonca Kız yeni sınıfına geçmişti. Artık daha büyük bir öğrenciydi ve sorumluluklarını çok iyi biliyordu. Arkadaşlarına yardım etmeyi sürdürüyor, derslerinde başarılı olmaya devam ediyordu. Hatice Hanım da onunla gurur duyuyordu.
Kış ayları geldiğinde, köşkte sıcacık bir aile ortamı vardı. Yonca Kız, iki Koca ninesi, Gonca Ana ve diğer hizmetliler hep birlikte mutlu bir aile gibiydi. Akşamları soba başında toplanıyor, hikayeler anlatıyor, şarkılar söylüyorlardı.
Yonca Kız'ın en sevdiği anlar, Hatice Hanım'ın ona eski zamanlardan hikayeler anlattığı zamanlardı. Bu hikayeler sayesinde Yonca Kız, hayal gücünü geliştiriyor ve yaratıcılığını artırıyordu. Hatice Hanım da Yonca Kız'ın sorularını sabırla cevaplıyor, ona her konuda destek oluyordu.
Böylece Yonca Kız, sevgi dolu bir ortamda büyümeye devam etti. Hatice Hanım'ın himayesinde, eğitimini tamamlayarak, hayallerini gerçekleştirme yolunda ilerleyecekti. Bu küçük kızın hikayesi, sevginin ve desteğin bir çocuğun hayatında ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu.

Yorumlar