Eleştirel Okuyucunun Özellikleri
- volkanhocam
- 11 Eyl
- 3 dakikada okunur
🧠 ELEŞTİREL OKUYUCUNUN NİTELİKLERİ
Eleştirel okumanın başka amacı kuru bir okur-yazarlıktan öte, ana dilinin bütün inceliklerini gözeterek belli alanlarda araştırıcı, üretken ve yaratıcı düşünceye açık, üniversal nitelikte eleştirici bir aydın yetiştirmektir. Aksi durumda aydın sözüyle ifade etmek istediğimiz gerçek entelektüellerin yerini sözde aydınlar alacaktır.
Eleştirel okumanın insan yaşamındaki yerini belirlemeye çalışanlar, daha çok bizim dışımızdaki insanların dünyasına götürerek, onları saplantıların her türlüsünden kurtaran ve böylece bizi özgür bir insan kılan gücüne dikkat çekerler. Melih Cevdet Anday'a göre "aydın olmayan özgür olamaz. Kişiler için de toplumlar için de doğrudur bu. Karanlık içindeki toplum, bir köleler toplumudur. Özgürlük nedir anlamaz, düşünmez, körü körüne yaşar, kendisine aşılanmış dogmaları bellemiştir, seçme, yeğleme gücü yoktur." Öyleyse aydınlanmanın olmazsa olmaz koşullarından birisi eleştirel okuyucu kimliğini kazanmış insanlar yetiştirmektir.
Çünkü bunlar, insan düşüncesi ve duygusundan ve onun ortaya koyduğu eserler bütününden hareketle devirleri birbirine bağlarlar ve âdeta zamanın önünü açarlar. Eleştirel okuyucular, geçmişin birikimini bugüne taşıyan, bugünün sorunlarını çözmek için geçmişin deneyimlerinden yararlanan ve geleceği şekillendiren bireylerdir.
Okumak, sadece bilgi edinme, başkalarının deneyimlerini paylaşma aracı da değildir. Okumakla davranış ve düşünüş gücümüz de gelişir, önce kendimizle, sonra başkalarıyla iletişim kurarız. Bu iletişim tarzı, metnin türüne göre değişiklik gösterir. Bir öyküyü, bir romanı, bir makaleyi aynı iletişim konumunda okuyamayız. Ama her yazıyı anlamaya çalışırız.
Böylece anlama, kestirme, sezme yeteneğimiz gelişir. Söylenenlerin, iddiaların geçerli olup olmadığını düşünürüz. Yazarla düşüncelerimizin örtüştüğünü ya da ayrıldığını fark eder, düşünce ve davranışlarımızı ona göre şekillendiririz. Bu yönüyle eleştirel okumak, düşünceyi canlı tutan, insanı edilgen konumdan etken konuma getiren temel bir araçtır.
Bu konuda Suut Kemal Yetkin okumanın önemine insanoğlu var olduğu sürece geçerliliğini sürdürecek olan şu cümlelerle işaret ediyor: "Dünyada hiçbir dost insana kitaptan daha yakın değildir. Sıkıntımızı unutmak, donuk hayatımıza biraz renk, biraz ışık vermek, daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için tek çaremiz, kitaplara sarılmaktır."
"Bırakınız ıssız bir adaya gitmeyi, herhangi bir yolculuğa çıkarken bile hangi okur yazar yanına bir iki roman, bir iki şiir kitabı almayı düşünmez! Yolculukta, yanımıza aldığımız kitapları okuyamasak bile, onları gene de elimizin altında bulundurmak isteriz. Çünkü onların can yoldaşı olduğunu biliriz. Düşünüyorum da, şu dünyadan kitaplar yok oluverse yaşamak ne kadar güçleşir, çekilmez bir hal alır!"
Gerçekten de kitaplar, insanlığın ortak hafızasıdır. Onlar sayesinde geçmişin bilgi ve deneyimlerinden yararlanır, bugünün sorunlarına çözüm ararız. Kitaplar olmasa, her nesil sıfırdan başlamak zorunda kalır, insanlık hiçbir ilerleme kaydedemezdi. Bu nedenle okuma alışkanlığı, sadece bireysel gelişim için değil, toplumsal ilerleme için de vazgeçilmezdir.
Pek çoğumuz çocukluk yıllarında okunan bir roman kahramanına özenmiş ya da bir yazarın dünya görüşüne göre yaşam biçimini şekillendirmemiş midir? Bu durum, okumanın sadece bilgi edinme aracı olmadığını, aynı zamanda kişilik gelişiminde de önemli rol oynadığını gösterir. Okuma, bizi farklı dünyalarla tanıştırır, empati yeteneğimizi geliştirir ve hayata bakış açımızı genişletir.
Eleştirmen Memet Fuat, "Aydın Nitelikleri" adlı yazısında geri kalmış ülkelerdeki üretmekten çok tüketen ve bilimin dedikodusunu yapan, düşünmekten çok düşünülenleri aktaran aydınları "okumayan okur/yazarlar" diye niteler. Yazar şöyle sürdürür düşüncelerini: "Aydın olmanın temelinde elbette bir bilgi birikimi yer alır, ama bu birikimi sağlayacak olan yalnızca öğrenim kurumları değil, öncelikle okuma alışkanlığıdır. Arkasından da sanatlar gelir. Sanatlarla ilgilenmeyen bir kimsenin 'aydın nitelikleri' edinebilmesi olanaksızdır."
Bu görüş, gerçek aydın kimliğinin sadece diploma veya unvanla kazanılamayacağını, sürekli okuma ve öğrenme alışkanlığıyla şekillendiğini vurgular. Aydın, bilgiyi sadece tüketen değil, onu işleyerek yeni sentezler üreten, eleştirel bakış açısıyla değerlendiren kişidir. Bu nedenle okuma alışkanlığı, aydın kimliğinin temel taşlarından biridir.
Buraya kadar verdiğimiz farklı görüşleri bütünleyecek olursak eleştirel okuyucu, ilkin, metni çeşitli yönleriyle inceler; yazarın temel düşüncesini belirler, kendi görüşleri ve deneyimleriyle karşılaştırır ve yorumlar. Okuma sırasında yazarın yazım kurallarına uyup uymadığı, dili kullanma becerisi, düşüncelerini aktarırken takip ettiği metot, malzemeyi kullanış tarzı ve buluşları, eleştirel okuyucunun eleştirideki temel ölçütlerinden birkaçıdır.
Eleştirel okuyucu aynı zamanda metnin içeriğini de sorgular. Yazarın iddialarının geçerliliğini, kanıtlarının yeterliliğini, mantıksal tutarlılığını değerlendirir. Önyargıları, çelişkileri, eksik bilgileri fark eder. Bu süreçte kendi bilgi ve deneyimlerini de kullanarak metinle diyalog kurar.
Eleştirel okuma becerisi, günümüz bilgi çağında daha da önem kazanmıştır. İnternet ve sosyal medya sayesinde bilgiye erişim kolaylaşmış, ancak aynı zamanda yanlış bilgi, manipülasyon ve propaganda da artmıştır. Bu ortamda eleştirel okuma becerisi, doğru bilgiyi yanlıştan ayırmak, güvenilir kaynakları tespit etmek için vazgeçilmezdir.
Sonuç olarak, eleştirel okuyucu olmak, sadece bir beceri değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçimi, sürekli öğrenmeyi, sorgुlamayı, düşünmeyi ve gelişmeyi içerir. Eleştirel okuyucular, toplumun aydınlanması ve ilerlemesi için vazgeçilmez bireylerdir. Onlar sayesinde bilgi birikir, kültür aktarılır ve insanlık ilerler.

Yorumlar